İklim / Doğa & Çevre
Zehirsiz Sofralar Mümkün
13.12.2024
Zehirsiz Sofralar Mümkün
Pestisitler ve sağlığımız üzerindeki etkileri

Batur Şehirlioğlu

Son dönemlerde ülkemizde pestisit ile ilgili Türkiye’den Avrupa’ya ihraç edilip de pestisit nedeniyle geri dönen başlıklı birçok habere tanık oluyoruz. Ne yazık ki, Türkiye, pestisit kaynaklı bildirimlerde ilk sırada yer alıyor. Hem gezegenimize hem de insan sağlığına ciddi zararlar veren pestisitlerle mücadele etmek amacıyla Buğday Derneği tarafından başlatılan Zehirsiz Sofralar projesini konuşmak adına Buğday Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu ile bir röportaj gerçekleştirdik. 

1. Pestisit nedir? Bu kimyasalların insanlar ve çevre üzerindeki etkileri nelerdir?

Pestisitler endüstriyel tarımda yetiştirilen ürünler için zararlı olabilecek böcek, ot gibi canlılar ile hastalık etmenlerine karşı, koruma amaçlı kullanılan kimyasal maddeler veya mikroorganizmalardır. Pestisitler bir veya daha fazla aktif madde yanında çözücü, emülgatör ve yapıştırıcı maddeler gibi farklı içeriklere de sahiptirler. “-icide” eki belirli bir kişiyi ya da bir şeyi öldüren biri ya da bir şey, öldürme eylemi anlamına gelmektedir. Örneğin aslında “insecticide” (insektisit) böcek ilacı değil, böcek öldürücü demektir. Tarım ilacı, bitki koruma ürünü vb. gibi adlarla satılan bu ürünlerin içeriğindeki aktif maddelerin büyük çoğunluğu özünde zehirdir.  

Genel olarak kalıcı, biyobirikimli ve toksik etkileri olan pestisitler insan sağlığı üzerinde akut ve uzun süreli etkilere neden olabiliyor. Pestisitlerin insan sağlığı dışında biyolojik çeşitliliğe, toprağa ve toprak ekosistemine, su ekosistemine ölümcül zararları bulunmaktadır. Pestisitlerin insan sağlığı üstündeki zararlarına ise daha detaylı biçimde Zehirsiz Sofralar websitemizdeki ilgili bağlantıdan ulaşabilirsiniz. 

2. Buğday Derneği'nin 'Zehirsiz Sofralar' projesinin amacı nedir? Hikayesini paylaşabilir misiniz?

Buğday Derneği’nin, Avrupa Birliği tarafından Sivil Toplum Diyaloğu V Programı kapsamında finanse edilen ve Avrupa Pestisit Eylem Ağı ortaklığında yürüttüğü “Zehirsiz Sofralar” projesi Nisan 2019’da başladı. Projenin amacı hem pestisitlerin zararlarına dikkat çekip kademeli olarak kullanımlarının sonlandırılamasını sağlamak hem de agroekoloji, organik, onarıcı tarım gibi ekolojik ve bütüncül üretim sistemlerine, kültürel uygulamalar, biyolojik, biyoteknik, fiziksel ve mekanik yöntemlere dikkat çekmekti. Bu amaçla hazırlanan 16 bölümlük Zehirsiz Sofralar belgeseli projenin en önemli çıktıları arasında yer aldı.

Buğday Derneği tarafından Kasım 2019’da düzenlenen Zehirsiz Sofralar Uluslararası Konferansı sırasında, proje sürecinde 100’ün üstünde sivil toplum örgütü ve sivil inisiyatif tarafından kurulan Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı tarafından başlatılan “Zehirsiz Kampanya” 160 binin, şu an ise güncel olarak 200 bin sınırında imza desteği aldı. Tarım ve Orman Bakanlığı, insan ve çevre sağlığına olumsuz etkileri nedeniyle, 2020 yılında 25 pestisit aktif maddesini yasaklarken, 7 tanesinin kullanımına ise sınırlama getirdi. Böylece, AB sürecinde yasaklanan pestisit sayısı 200’ü aştı. Kampanya sürecinde Zehirsiz Kampanya’nın talepleri ile ilgili TBMM’de 3 soru önergesi, 1 araştırma önergesi verildi.

3. Pestisit kaynaklı sorunları azaltmak için ülke olarak hangi adımları atabiliriz?

Zehirsiz Sofralar web sitemizde hem üreticiler, hem tüketiciler hem de karar vericiler için önerilerimizi detaylı olarak inceledik. İlgili bağlantıdan tüketiciler olarak haklarımızın farkında olmak ve gıda tercihlerimizi gözden geçirmek, üreticiler olarak zehirsiz üretmenin nasıl mümkün olabileceği konularında çok detaylı bilgi alabilirsiniz.

4. Zehirsiz tarım uygulamalarının iklim kriziyle mücadelede önemi nedir?

Gıda üretim tüketim zincirinin küresel sera gazı emisyonları içindeki payını belirlemede hangi etkenlerin, nasıl hesaba katılacağı konusunda büyük belirsizlikler var. Bu nedenle pestisit kullanımının iklim krizi üzerinde ne kadarlık bir paya sahip olduğunu söylemek zor. 

Hem pestisitlerin üretilmesi, nakliyesi ve uygulaması sırasında enerji tüketildiği için, hem de kullanım ile birlikte atmosfere aktif maddeler ve diğer pestisit bileşenleri salındığı için sera gazı emisyonuna yol açıyorlar. Pestisitler, henüz çok iyi bilinmese de, toprak üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle de daha fazla emisyona sebep oluyor. ABD’deki araştırmalar gösteriyor ki, chloropicrin gibi yaygın kullanılan fümiganlar topraktaki N2O (diazot monoksit) salımını 7 kat artırabiliyor ve bunun etkisi gübreleme kaynaklı emisyonlardan çok daha uzun sürüyor. Pestisitlerin toprağa etkisi epey karmaşık olsa da, organik/ekolojik ve konvansiyonel tarım sistemlerini karşılaştıran küresel ölçekteki çalışmalar gösteriyor ki, ekolojik çiftliklerdeki toprak daha fazla karbon tutuyor ve 14 kat daha hızlı karbon emilimi sağlıyor. 

5. Zehirsiz Sofralar Projesi’nin ikinci aşaması olan Zehirsiz Kentler neleri amaçlıyor?

Pestisitlerin zararları dendiğinde akla önce tarımsal faaliyetler geliyor. Ancak giderek artan kentleşmeyle birlikte, kentsel yaşam alanlarımızda da pestisitlerin ve aynı kimyasal aktif maddeleri içeren biyosidal ürünlerin kullanımı artıyor. Belediyelerin pestisit ve biyosidal ürünler kullanımını azaltmasına yönelik başlatılan imza kampanyası Change.org/ZehirsizKentler ile belediyelerin “Zehirsiz Kentlere Doğru İyi Niyet Belgesi” imzalayarak zehirsiz kent olma niyetlerini göstermesini ve kentlerde yaşayanların bu konuda farkındalığını arttırmayı amaçlıyoruz. Siz de kampanyaya imza vererek destek olabilirsiniz. 

6. Buğday Derneği olarak her zaman mevsiminde beslenmenin önemine dikkat çekiyorsunuz. Dünyahali okuyucularına bu konuda neler tavsiye edersiniz?

Her canlı gibi bitkilerin de belirli bir coğrafi bölge ya da iklime özgü genetik yapıları var ve bu yerel çeşitlerin her biri gün ışığı, nem ve sıcaklık gibi faktörlere ihtiyaç duyuyor. Mevsim dışı ve yerel çeşitliliği yansıtmayan tohumlardan yetiştirilen bitkiler alışık olmadıkları koşullara tabi tutuldukları için hastalıklara daha açık hale geliyor ve bu durum pestisit kullanımını artırıyor. Mevsiminde ve yetiştirildiği coğrafi bölgenin şartlarına uyum sağlamış yerel tohumlardan yetiştirilen gıdalarda ise pestisit kullanımı genellikle daha az oluyor ya da hiç kullanılmıyor.

7. Son olarak, Türkiye’de yer alan sağlıklı ve güvenli gıdaya erişebileceğiniz ekolojik pazarları öğrenebilir miyiz?

Ekolojik/Organik pazarlar, üreticiler ile tüketicilerin doğrudan iletişim kurmasını sağlıyor. Buğday Derneği tarafından Türkiye’de ilk kez Şişli Belediyesi iş birliğiyle 2006’da kurulan Şişli %100 Ekolojik Pazar'ın ardından organik pazarların sayısı, tüketici talebinin artışıyla 17’ye ulaştı. İstanbul’da Şişli, Kartal, Bakırköy, Küçükçekmece, Kadıköy, Beylikdüzü’nde, Ankara’da Ayrancı ve Çayyolu’nda, İzmir’de Bostanlı, Balçova ve yaz aylarında Çeşme’de, Eskişehir, İzmit, Konya ve Adana’da, mevsimsel olarak da Kayseri ve Burhaniye’de organik pazarlar kuruluyor. 

Bu Yazıyı Paylaş