Kültür / Sürdürülebilirlik
Greenwashing | Yeşil Aklama
15.04.2022
Greenwashing | Yeşil Aklama
Yazar : Ayşe Erenel Margossian
Yeşil badana hatta belki de, 'yeşil beyin yıkama'.

Ayşe Erenel Margossian

Otelimize hoş geldiniz! Lütfen gerekmedikçe havlunuzu yıkamaya göndermeyin, çevreyi koruyor(-muş gibi yapıyoruz)uz!

Çevre dostu zannettiğimiz birçok kurum, uygulama ve ürün aslında “-mış” gibi yapabiliyor. Şirketler markaları için, daha yeşil yöntemler araştırıp yatırım yapmaktansa, müşterilerinin gözlerini yeşile boyamaya daha çok zaman ve para harcayabiliyorlar. 

Yeşil aklama, yeşil badana, yeşil beyin yıkama gibi dilimizde birçok çevirisi var ‘greenwashing’in. ‘Greenwash’ terimini ilk defa çevre aktivisti Jay Westerveld 1986’da otelcilik sektörü hakkında yazdığı deneme yazısında kullanıyor; 

  • Jay, sörf için gittiği Fiji’de kaldığı basit otelde havlu bulunmadığı için, yandaki havalı otelden havlu ödünç almaya gider. Otele girdiğinde, bizlerin de oldukça aşina olduğu, ‘doğaya duyarlı çevre dostu otel olduğumuz için lütfen havlunuzu gerekmedikçe yıkamaya göndermeyin ve tekrar kullanın’ tarzı ibareleri fark eder. Bu mesajdaki ironi Jay’i oldukça güldürür. Doğayı korumak adına havluları tekrar kullanmayı salık veren bu otel, Fiji’ye daha çok turist çekip daha çok para kazanabilmek adına bulunduğu bölgedeki doğayı hiçe sayarak yenileme ve büyüme inşaat çalışmalarına devam etmekte ve yıkama gibi bazı masraflarını azaltmak adına bu yöntemi kullanmaktadır. Ülkesine geri döndüğünde oteldeki havluların yıkanmasına gönderme yaptığı makalesinde, greenwash yani; Türkçe’de belki daha çok anlam kazandığı karşılığı ‘yeşil aklama’ deyimini kullanır. 

Yeşil aklamayı örneklemek için, hazır Fiji demişken, Fiji marka sudan bahsedelim. Firma 1996’da kurulmuş olsa da, markayla tanışmam, bir yoga eğitimi için Kaliforniya’ya gittiğim 2010 yılına denk geliyor. Ambalajında doğayı ve sağlığı çağrıştıran grafikler ve ibareler kullanan Fiji su, sağlıklı yaşam ve çevreye duyarlı olmak için herşeyi göze alacak Kaliforniyalılar’ı normal bir sudan çok daha fazla para vermeye ikna etmişti bile. Oysa ki, 1 kiloluk pet Fiji suyun üretiminde ve Çin’den okyanus aşarak Kaliforniya’ya ve diğer ülkelere ulaşımında 26.88 kilo su, 849 kilo fosil yakıt harcanmakta ve 562 gram sera gazı salımı ortaya çıkmakta. En acısı ise Fiji halkının yüzde 12’sinin temiz suya ulaşımı olmaması. Pet şişe kullanımı konusuna hiç girmiyorum bile ancak -mış gibi yapmak adına üretilen karton su şişeleri gerçekten çok üzücü. Karton içine gizledikleri plastikle israfı da iki katına çıkarıyorlar.

Volkswagen örneğiyle devam edelim. 2015’deki emisyon skandalını hatırlayanlarınız olur. VW çevreye daha az zarar verdiğini iddia ettiği dizel araçlarının laboratuvar emisyon testlerinde bilinçli olarak aldatıcı yazılım kullandı. Emisyon değerlerini manipüle etti ve iddiasını yalan da olsa kanıtlama çabasına girdi. Ancak sonunda yalanı ortaya çıktı ve ağır bedeller ödemek zorunda kaldı. En önemlisi, saygınlığı zarar gördü.

Bir ürünün doğa dostu olabilmesi için tüm yaşam döngüsünün buna dahil olması gerekiyor. Sürdürülebilir finans taahhüdü veren bankaların kömüre yatırım yapan şirketlere kredi vermesi, hızlı moda sektörü markaların arada çıkardıkları organik, doğal ürün segmentleri ön plana çıkararak reklam kampanyalarını yapmaları yeşil aklamaya verilebilecek diğer örnekler arasında. 

Genelde ürünlerin üzerindeki abartılı ibareler yanıltıcı olabiliyor. Organik, doğada çözünen, geri dönüştürülmüş materyallerden elde edildi gibi ibareler göz boyasa da, iş kanıtlamaya geldiğinde şirketler her zaman şeffaf olmuyorlar.  Ben özellikle bu yazı için araştırma yapmaya başlayana kadar, temizlikte kullandığım hatta ambalajını tekrar doldurarak vicdanımı akladığım, çevre dostu olarak pazarlanan 2 ayrı markanın da en zararlı içerikli temizleme ürünleri üreten SC Johnson’a ait olduğunu farketmemiştim. Kimi zaman bu yeşil aklama o kadar inandırıcı olabiliyor ki kanmamak mümkün değil.

O zaman çözüm ne? İyice araştırmak, etiket okumak, üreticiyi iyi tanımak.

Bir de iyiye örnek verelim: Patagonia markası çevreye değer verdiğini iddia etmekle kalmıyor; tüm şeffaflığı ile kafalarda oluşan soruların cevaplarını detaylarıyla web sitesinde yayınlıyor ve iletişime de açık.

Peki, yeşil aklama neden devletlerce, karar vericilerle kontrol edilmiyor sorusu aklınıza takılır ise, cevabı devletlerin de bunun bir parçası olması. Kasım ayında heyecanla gittiğim COP26, devletlerin uyguladığı greenwashing’e en iyi örnek. Verilen sözler ve taahhütler, Greta’nın da deyimiyle “bla bla bla”dan öteye geçemedi.

Değişimi yaratacak bizleriz! Sensin, benim; ancak araştırarak, sorarak, hakkımız olanı, adil olanı isteyerek  yeşil badanayı aklayabiliriz. 

Bu Yazıyı Paylaş